AHLAK NEDİR?
Arapça kökenli bir kelime olan ahlak; din, tabiat, karakter gibi anlamlara gelen “hulk” veya “huluk” kelimesinin çoğul hâlidir. Aynı kökün yaratma anlamı da düşünüldüğünde “halk” yani yaratılış/ kişinin dış görünüşünü ifade ederken, “ahlak” insanın iç görünüşünü ve nefsini ifade etmektedir. (İbn Manzûr, Lisânü’l- Arab, “hlk”; Mustafa Çağrıcı, “Ahlak”, DİA.) Hz. Peygamber bir duasında: “Allahım! Yaratılışımı güzel eylediğin gibi ahlakımı da güzelleştir.” (İbn Hanbel, I, 403) buyurmaktadır. Onun bu duası ahlakın, insanın hem iç dünyasıyla hem de davranışlarıyla irtibatlı olduğunu göstermektedir.
Ahlakın farklı farklı tarifleri yapılmıştır. Ahlaki konulara dair eser veren kıymetli âlimlerden Abdullah b. Mübârek güzel ahlakı şöyle tarif eder: “Ahlak güler yüzlü olmak, iyilikleri yaymak ve eziyetlere engel olmaktır.” (Tirmizî, Birr, 62) En çok benimsenen tariflerden bir tanesi ise şudur: Ahlak, “Nefiste iyice yerleşmiş bulunan bir özellik/ bir kabiliyettir ki, bu özellik sayesinde davranışlar herhangi bir zorlamaya ihtiyaç kalmaksızın kendiliğinden ve kolayca ortaya çıkar.” (Gazzâlî, İhyâ, III, 125)
Ahlakın ne olduğuna dair yapılan bu tarifte birkaç husus ön plana çıkmaktadır. Birincisi, ahlakın kişinin nefsine yerleşmiş ve âdeta onun karakterini şekillendiren bir yetenek, bir kabiliyet hâline gelmiş olmasıdır. Öyle ki, bu sayede ahlak denilen bu özellik kişinin ayrılmaz bir parçası hâlini alır. İkinci husus ise, ahlakın davranışlara olan etkisidir. Kişinin davranışları, fiilleri onun karakteri hâline gelmiş olan ahlak özelliği sayesinde, otomatik olarak ve kolaylıkla ortaya çıkmaktadır. Böylece ahlak, kişinin yapmış olduğu fiilleri zorlanmadan ve içinden gelerek yapmasını sağlamaktadır. Buna göre ahlakta aslolan davranıştan ziyade o davranışın hangi amaçla yapıldığıdır.
Baskıyla, korkuyla veya tehdit altında yapılan davranışlar ahlaki olarak nitelenemez. Yapılan bir davranışın ahlaki bir davranış olması için kişinin kendi isteği ile ve özgürce yapılması gerekir. Bu nedenle kanun korkusuyla, anne baba veya öğretmen korkusuyla, toplumsal baskı sonucu yapılan davranışlar güzel ahlak örneği olarak kabul edilemez. Çünkü ahlak, gelip geçici bir hâl olmayıp insanın iç dünyasına yerleşen, onun bir parçası hâlini alan kabiliyetler bütünüdür. Örneğin bir kişi, herkes durduğu için kırmızı ışıkta duruyorsa, buna karşılık kimsenin olmadığı bir ortamda kırmızı ışıkta durmadan karşıya geçiyorsa, bu kişinin diğer insanların yanında iken kırmızı ışıkta durması ahlaki bir davranış olarak değerlendirilemez. Çünkü bu davranış şekli o kişi tarafından benimsenmiş ve karakter hâline gelmiş bir davranış biçimi değildir. Bu şahıs bulduğu ilk fırsatta farklı şekilde davranmıştır. Bu durum, kırmızı ışıkta durmanın toplumsal baskı sonucu ortaya çıkmış bir davranış olduğunu gösterir. Trafik kurallarına uymak o kişide bir ahlak hâline gelmiş olsaydı o kişi her durumda aynı davranışı gösterebilecekti.
Yardımsever olmadığı hâlde insanlara gösteriş yapmak için yardım eden veya toplum içerisinde Müslümanlara karşı dürüst davranıp Müslüman olmayanları aldatmaya çalışan kişilerin bu davranışları da ahlaki olarak değerlendirilmez. Çünkü bu tür davranışlar ikiyüzlülük göstergesidir. Mevlânâ’nın “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol!” sözü insanların asıl itibarıyla nasıl iseler ona uygun olarak davranmaları gerektiğine işaret eder.
1