Allah’ın Bilgisi İnsanın Fillerinin Sebebi Değildir
Allah’ın her şeyi ezelî bir bilgiyle bilmesi ve bunu kaydetmesi, insan iradesi dâhilinde olan eylemlerin bu bilgiye tabi olduğu ve zorunlu olarak meydana geldiği anlamına gelmez. Bilakis insan eylemlerinde özgürdür ve kendi iradesiyle tercihte bulunur. Allah’ın bu konudaki bilgisi insanın tercihlerine bağlıdır. Yani Allah’ın ezelî ilmi, insanın eylemlerinin sebebi değildir, bilakis insanın o eylemi yapacak olması Allah’ın bilgisinin sebebidir. İmâm-ı Azâm Ebû Hanife’nin de belirttiği gibi, Allah olacak olayları “hüküm itibarıyla değil vasıf itibarıyla” yazmıştır. Bunun anlamı, insanın kaderinin kesin olarak kararlaştırılmış bir yazgı şeklinde yazılmadığı, aksine olgu ve olayların detaylı bir tasviri şeklinde yazıldığıdır. Örneğin Allah “filanca kişi iman etsin”, “filanca kişi kâfir olsun” şeklinde bir şey yazmamıştır. Böyle yazsaydı bu kişilerin bunun dışında bir şey yapmaları mümkün olmazdı. Bunun yerine Allah, “Filanca kişi kendi hür iradesiyle iman edecektir, filanca kişi ise inkâr edecektir.” şeklinde olacak olan şeyi tasvir etmek suretiyle yazmıştır.
İnsan penceresinden baktığımızda, bir kimse kaderini ancak kazâya dönüştüğünde yani gerçekleştiğinde bilebilir. Gelecekte ne olacağı ise (kader) onun için bilinemezdir (gayb). Dolayısıyla insanın kendisinin veya başkalarının gelecekte neler yaşayacağını bilmesi mümkün değildir. Ancak Allah’ın tabiata koyduğu nizam, tabiat kanunları ve diğer kanunlar sayesinde şunu yaparsam, şunu elde ederim, bunu yaparsam bunu elde ederim şeklinde bir bilgiye sahip olabilir. İnsanın geçmişi kazâ, geleceği ise kaderdir. Geçmiş insanın elinden çıkmıştır. Değiştirmek mümkün değildir. Gelecek de henüz insanın elinde değildir. İnsan, ancak şimdi üzerinde tasarruf sahibidir. Onun bu tasarrufunda ise Allah’ın ezelî ilmi tarafından belirlenmiş ve kula dayatılmış bir durum söz konusu değildir.
20