Allah Meleklerin İnsana Secde Etmesini Neden İstedi?

Yüce Allah meleklere yeryüzünde halife yaratacağı haberini bildirince melekler şaşırarak bu konudaki görüşlerini söylemişlerdir. “Hani Rabbin meleklere, ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.’ demişti. Onlar ‘Biz seni övgü ile tenzih ederken ve senin kutsallığını dile getirip dururken orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın? dediler. Allah, ‘Şüphe yok ki ben sizin bilmediklerinizi bilirim.’ buyurdu.” (Bakara, 2/30) Melekler gayb âlemine ait varlıklardır ve insandan farklı özelliklere sahiptirler. Onlar ilahi iradeyi temsil edecek ve gerçekleştirecek varlıkların kendileri olacağını bekliyorlardı. Topraktan yaratılan insanın eksiklikleri olacağını ve yeryüzünde bozgunculuk yapabilecek özellikleri de bulunduğundan hilafete layık olmadığını zannetmişlerdi. Yüce Yaratıcı bu nimetin insan türünden kullarına tahsis buyrulduğunu ve iradesinin bu yönde gerçekleştiğini meleklere açıklamıştır. (Kur’an Yolu Tefsiri, DİB Yay. c. 1, s. 100-104)
Meleklerin bu itirazına karşılık Yüce Allah onlara bilmedikleri hususlar olduğunu buyurmuş ve sonra gelen ayetlerde bu hususların neler olduğunu açıklamıştı: “Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin.” dedi.”  (Bakara, 2/31) Yüce Allah, meleklerin bilmediği birtakım hikmetler sebebiyle Âdem’i yarattığını bildirince, melekler tabiatlarında olan imanla itaat ettiler ve şöyle dediler: “Seni tenzih ederiz! Bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yoktur. En kâmil ilim ve hikmet sahibi şüphesiz sensin.” cevabını verdiler. (Bakara, 2/32) 
Yukarıda Cenâb-ı Hakk ve melekleri arasında geçen konuşma, Allah’ın meleklerini denemesiydi. Çünkü onlara bilginin elde edilmesinde akıl, düşünce ve gözlemin önemini kavratmak istedi. Âdem’e bütün isimleri yani maddi ve manevi varlıkların, kavramların isimleriyle bunların özelliklerini öğretti ve şöyle emretti: “Ey Âdem! Bunların isimlerini onlara bildir.” (Bakara, 2/33) Hz. Âdem eşyanın isimlerini bildirince melekler de ona verilen bilgi ve kabiliyetin farkına varıp onun halifeliğe layık olduğunu anladılar. Allah’ın emri ile Âdem’e secde ederek onun kıymetini takdir ve üstünlüğünü kabul etmiş oldular.
Hz. Âdem’e isimlerin öğretilmesini sadece bazı varlıkların öğretilmesi olarak algılamamak gerekir. Çünkü Allah onda düşünebilen bir insanda olması gereken her şeyi yaratmıştır. İsimlerden maksat, kâinat ve ondaki varlıklar hakkındaki bilgidir. Böylece Hz. Âdem, kendisine verilen isimlerle eşyanın hakikati ve eşyaya hâkim olan kanunları öğrenmiş oldu. Bu sayede Hz. Âdem, hayatın yararlı ve zararlı yollarını gösteren lüzumlu bilgilerini öğrenmiştir. İnsan, kendisine verilen akıl ve irade ile kâinat ve varlıklar üzerinde düşünme ve bunu geliştirme imkânına da kavuşmuştur. Allah Hz. Âdem’in şahsında insanın karşılaşacağı her türlü zorluğu göğüsleyebilmesi için ihtiyaç duyacağı ilimleri ona yaratılış anında vermiştir. (Mustafa Erdem, Hz. Âdem, DİB Yay., s. 143-144) İnsanoğlu zamanla sahip olduğu bilgileri geliştirerek ileri seviyelere taşımıştır. Dolayısıyla insan, yeryüzüne gönderilirken bedensel, ruhsal ve entelektüel anlamda belirli donanımlara sahip bir varlıktır. 
İnsanın yaratılışı tamamlanınca Allah Teâlâ meleklere, halife kıldığı insana secde etmelerini emretti: Ona tam şeklini verip ruhumdan da üflediğim vakit hemen onun için secdeye kapanın.” (Sâd, 38/72) İslam’a göre insanların Allah’tan başkasına ibadet maksadıyla secde etmesi uygun bir davranış olmamasına karşın Yüce Allah’ın meleklerden secde etmelerini istemeleri ne anlama gelmektedir?  Bu şekilde Rabbimiz, Hz. Âdem ve onun temsil ettiği insanoğlunun şan ve şerefini meleklere göstermek istemiştir. Meleklere secde emrini bizzat Allah Teâlâ vermiştir. Secde, yeryüzünde Allah’ın halifesi olarak yaratılmış ve birçok üstün vasıfla donatılmış Hz. Âdem’e saygı ve onun hilafetini tasdik anlamına gelmektedir. Meleklerin buradaki secdesi ibadet maksatlı olmayıp, Hz. Âdem’in üstünlüğünü ve hilafetini kabul anlamındadır. 

8

İblis Neden Secdeye Karşı Çıktı?

Melekler insanın yaratılmışların en şereflisi olduğu gerçeğini kabul edip Hz. Âdem’e secde ettikleri hâlde İblis bundan kaçınarak secde etmedi. Yüce Allah, emrine karşı gelen İblis’e bunun sebebini sordu. Gurur ve kibre kapılarak Âdem’in üstünlüğünü hazmedemeyen İblis, kendi aciz aklı ile kıyaslamada bulunmuş ve Allah’ın emrine karşı gelmişti. Yüce Allah onu hemen cezalandırmadı ve ona kendisini savunma hakkı verdi. Ancak o, pişman olmak yerine üstünlüğünü ispatlama peşindeydi: “Ben ondan daha üstünüm; çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın.” (Â’râf, 7/12) Cenâb-ı Allah, haddi olmayacak şekilde büyüklük taslayan İblis’i yanından ve rahmetinden kovdu: “O hâlde çık oradan, dedi; artık kovuldun. Kıyamet gününe kadar rahmetimden uzak kalacaksın.” (Sâd, 38/77-78) İblis, insanları Allah’ın yolundan ayırmak için kıyamet gününe kadar mühlet istedi ve ona mühlet verildi. 
İlk günah, kibir ve haset yüzünden işlenmişti. İblis, Allah Teâlâ’ya karşı gelmiş, isyan etmişti. İşin daha vahimi bu günahı işleyen İblis, pişmanlık duyarak Yüce Allah’a yönelmemiş ve tövbe etmek de istememişti. Hatta daha ileri giderek Hz. Âdem’i ve soyundan gelenleri de kendi isyan ve günahına ortak etmek için çalışacağını söylemişti. İblisin insana düşman olması ile beraber insan için de sınanma ve imtihan edilme zamanı gelmiş oldu. Şeytan artık tüm gücünü insanı dosdoğru yoldan saptırmak için kullanacaktı. Böylece âdemoğullarının şeytanla olan mücadelesi de başladı. Ancak şeytan, Allah’ın samimi kulları üzerinde bir hâkimiyet elde edemeyecekti.

9