Bedduadan Sakınmak

Dua kulun saygı, minnet ve muhabbetle Rabbinden lütuf ve hayır istemesidir. Kişinin kendisi veya başkaları için kötü dilekte bulunması ise bedduadır. Nitekim ayette Rabbimiz, “İnsan, şerri de hayrı istediği gibi ister. İnsan pek acelecidir!” buyurur. (İsrâ, 17/11) Dua bilerek ve düşünerek yapılmalıdır. İnsan, aceleci olduğundan istediği şeyin hakkında hayır mı şer mi olduğunu bilmeden dua veya beddua etmemelidir. İnsan daima Allah’tan hayırlı olanı istemelidir. Bir şeyin hayır veya şer olduğunu en iyi bilen Allah’tır. İnsanın hayır zannettiği şer, şer zannettiği hayır olabilir. (Bakara, 2/216)
Müslüman kendisi, yakınları ve diğer Müslümanlar, hatta bütün insanlar için hayır dua etmeli, beddua etmemelidir. “Allah belanı versin”, “canın cehenneme”, “Allah canımı/canını alsın.”, gibi beddualar, İslami edebe uygun değildir. Hz. Peygamber bir sıkıntıdan dolayı bile olsa ölümü dilemeyi yasaklamıştır: “Sizden biriniz başına gelen bir sıkıntıdan dolayı ölümü temenni etmesin.” (Buhârî, Deavât, 29; Müslim, Dua, 10) “Kendinize beddua etmeyin, çocuklarınıza beddua etmeyin, mallarınız için de beddua etmeyin.” (Müslim, Zühd, 74) “Allah, anne babasına lanet edene/beddua edene lanet eder.” (Müslim, Edâhî, 43) 
Kişi bazı durumlarda öfkesine hâkim olamayıp kendisi ve sahip oldukları için beddua edebilmektedir. Böyle bir durumda bedduası kabul olduğunda bunun zararı yine kendisine dokunacaktır. Hz. Peygamber, bazı durumlar haricinde ve mecbur kalmadıkça beddua etmemiş; Müslüman’ı lanet etmekten, kötü duadan sakındırmıştır: “Ey Allah’ın Elçisi! Müşriklere beddua et.” denildiğinde, “Ben lanetçi olarak gönderilmedim, rahmet olarak gönderildim.” buyurmuştur. (Müslim, Birr, 87) “Sadık mümine lanetçi olmak yakışmaz.”; “Lanetçiler, kıyamet gününde şefaatçi ve tanık olamayacaklardır.” (Müslim, Birr, 84) şeklinde uyarılarda bulunan Allah Resûlü, Uhut Savaşı’nda yüzü yaralandığında, “Allah’ım! Kavmimi bağışla, çünkü onlar, bilmiyorlar.” diye dua etmiştir. (İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 973) Ancak kendilerini yok etmek için Medine’ye saldıran Mekke müşriklerine Uhut Savaşı’nda; “Allah’ım! Peygamberlerini yalanlayan ve insanları senin yolundan alıkoyan şu kâfirleri helak et, onlara rezillik ve azap ver.” demiştir. (Hâkim, Deavât, No:1868) Hendek Savaşı esnasında müşrikler için “Ey kitabı indiren, hesabı süratli olan, güçlü toplulukları helak edebilen Allah’ım! Müşriklerin kökünü kes ve onları darmadağın et!” diye dua etmiştir. (Buhârî, Deavât, 58) 
Mazlumun duasının da geri çevrilmeyeceği bildirilmiş; Allah Resûlü mazlumun bedduasından sakınılmasını tavsiye etmiştir: “Mazlumun bedduasından sakının, çünkü mazlumun bedduası ile Allah arasında perde yoktur.” (Abdürrazzâk, Dua, V, 216) “Mazlumun duası bulutların üzerine taşınır, sema kapıları onun için açılır, şanı Yüce Allah şöyle buyurur: Belli bir zaman sonra da olsa mutlaka sana yardım edeceğim.” (İbn Hıbbân, Ed’ıye, 874) 

8