Doğru Bir Tevekkül Nasıl Olmalıdır?
Gerçek tevekkül, bir işi yapmaya niyet ve azmettikten sonra elinden geleni yapmak, bu işi başarmak için sahip olduğu bütün imkân ve fırsatları kullanmak, bütün sebeplere sarılmak ve ardından işin sonucu konusunda Allah’a dayanmak ve güvenmek demektir. Hiçbir şey yapmadan oturup beklemek tevekkül değil, tembelliktir. Allah sebeplere sarılmamızı dilemeseydi bunları yaratmazdı. Çünkü “insan kendi emek ve gayretinin sonuçlarından başkasını elde edemez.” (Necm, 53/39)
Tevekkülün bir boyutu da, bütün sebeplerin ve tedbirlerin üzerinde nihai belirleyici gücün Allah’a ait olduğuna dair bir şuur ve inanç içinde olmaktır. İnsana sınırlı bir irade verilmiş ve sebepler dairesi içinde bir tabiat düzeni kurulmuş olmakla birlikte iradeyi verenin ve sebepleri yaratanın Allah olduğu unutulmamalı, sebepler varlıkların gerçek nedeni olarak algılanmamalıdır. Bu şuurla hareket eden insan sebeplere aşırı güvenerek kibir ve istiğnaya kapılmadığı gibi gerekli sebeplere başvurduğu hâlde sonuç umduğu gibi gerçekleşmezse, bunun ilahi irade, kudret ve ilmin kapsamında olduğunu bilerek bu duruma sabreder. İsyan ve inkâra düşmez.
18
Kader ve Allah’ın İlmi
Kader konusu Allah’ın ilim sıfatıyla doğrudan ilişkilidir. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, insanın iradesi kapsamındaki davranışları onun tercihleri yok sayılarak önceden Allah tarafından belirlenmiş ve insana dayatılmış değildir. Allah iradesi kapsamındaki fiillerde insanın tercihlerine müdahale etmez. Ancak O, bütün kullarının hangi eylemleri yapacağını önceden bilir: “Allah’ın bilgisi her şeyi kuşatmıştır.” (Tâhâ, 20/98; Talâk, 65/12) O’nun bilgisi göklerde ve yerde olanları, gizli ve açık her şeyi kapsamaktadır. (Hucurât, 49/16; Nahl, 16/19)
Allah’ın her şeyi önceden bilmesi O’nun zaman üstü olmasından dolayıdır. Zaman, fiziksel nesnelerin hareketine ve kütle çekimine bağlı olarak ortaya çıkan izafi bir değerdir. İnsan için geçmiş, şimdi ve gelecek şeklinde değişen zaman akışı, hiçbir fiziksel sisteme tabi olmayan Allah için söz konusu değildir. İnsanın bir şeyi bilmesi, o şeyin gerçekleşmesine bağlıdır. Allah için ise böyle bir şart yoktur. O, yok olan şeyleri, yoklukları hâlinde yok olarak bildiği gibi, onları var ettiğinde nasıl var olacaklarını da bilir. Allah’ın bilgisinde bir değişme meydana gelmez. Değişme ve farklılık yaratıklarda meydana gelir. Allah’ın bilgisi sonsuz ve sınırsızdır. Sonsuz için ise geçmiş, şu an ve gelecek diye bir şey yoktur. Allah için geçmişi bilmekle geleceği bilmek aynı şeydir. Dolayısıyla O’nun için önce ve sonra diye bir şey de yoktur. Allah, her şeyi geçmiş-şimdi-gelecek ayrımı olmaksızın tek bir anda bilir. Kur’an’daki âlemde meydana gelen her şeyin önceden bir kitapta (levh-i mahfûz/kitâb-ı mübîn) kayıtlı olduğuna ilişkin ifadeler de (Hadîd, 57/22; Neml, 27/75; Burûc, 85/21-22) Allah’ın bu ezelî, ebedî ve sonsuz bilgisine karşılık gelmektedir.
19