Dua, Her Yerde ve Her Zaman

Rabbimiz biz kullarından dua etmemizi ister. Dua etmek, insanın doğuştan gelen bir özelliğidir. Rabbimiz bize, duanın sadece sıkıntılı zamanlarda değil, her zaman yapılması gerektiğini bildirir. (Yûnus, 10/12; Lokmân, 31/32) 
Hz. Peygamber’in her fırsatta, her vesile ile dua ettiği, müminlere de dua etmeleri yönünde tavsiyede bulunduğu bilinmektedir. İslam dinine göre dua için mutlaka gözetilmesi gereken özel bir zaman ve mekân tahsis edilmiş değildir. Her yerde her zaman dua edilebilir. Nitekim Kur’an’da, “Akşama ulaştığınızda ve sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde, Allah’ı tesbih edin (namaz kılın). Göklerde ve yerde hamd O’na mahsustur.” (Rûm, 30/17) buyrularak, ibadet ve duanın gün içine yayılmasının önemi vurgulanmıştır. Bununla birlikte Kur’an ve hadislerden anlaşıldığına göre gece seher vaktinde yapılan dualar daha makbuldür. Hz. Peygamber, ‘’Hangi dua kabul edilmeye daha yakındır?’’ diye soran bir sahabiye: ‘’Gecenin ikinci yarısında yapılan dua ile farz namazların ardından yapılan dua:’’ (Tirmizî, Deavât, 79) diye cevap vermiştir. Ramazan gecelerinde, Arafat vakfesinde, gece vakitlerinde, ezan okunduğu ve kamet getirildiği sıralarda, farz namazların sonunda yapılan duaların kabul edileceği hadis-i şeriflerde ifade edilmiştir. (Müslim, Salâtü’l-müsafirîn, 166)
Hanımlar âdet günlerinde veya nifas (loğusalık) hâllerinde iken dua edebilirler; zikir ve dua anlamı taşıyan ayet-i kerimeleri okuyabilirler. Bunun yanında, Kelime-i şehadet, Kelime-i tevhid, istiğfar, salavat-ı şerife getirebilirler. (Merğinânî, el-Hidâye, I, 31)

12