Ecel Değişir mi?

Ecel, insan hayatı ve diğer canlılar için belirlenmiş süre ve bu sürenin sonundaki ölüm anı anlamına gelmektedir. Kur’an’da Allah’ın insan için bir yaşam süresi takdir ettiği (Enʽâm, 6/2), uzun ömür yaşayanların da kısa ömür yaşayanların da Allah’ın bilgisi dâhilinde olduğu, (Fâtır, 35/11) ancak ecel geldiği zaman bunun bir an bile öne alınmasının veya ertelenmesinin mümkün olmadığı belirtilmektedir. (Nahl, 16/61) Kur’an’da tek tek insanların bireysel ecelleri olduğu gibi toplumların da ecelleri olduğu bildirilmektedir. Sünnetullah gereği toplumlar da aynı bireyler gibi doğar, gelişir ve yok olur: “Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri gidebilirler.” (A’râf, 7/34; Yûnus, 10/49)
“Sizi (özel) bir çamurdan yaratan, sonra ölüm zamanını (ecel) takdir eden ancak O’dur. O’nun katında bir ecel daha vardır. Siz hâlâ şüphe ediyorsunuz.” (Enʽâm, 6/2) ayetindeki ifadelerden hareketle İslam âlimleri ecelin iki türü olduğunu kabul etmişlerdir. İlki âlemin ölümü, yani kıyamet anlamında ecel-i müsemmâ; ikincisi ise tek tek bireylerin ölümü anlamında ecel-i kazâdır. İnsan türü ve diğer tüm varlıklar için ezelde tayin edilmiş maksimum yaşam süresi ecel-i müsemmâ kapsamındadır. Belirlenen bu sürenin ötesinde hiçbir varlığın yaşaması mümkün değildir. Allah’ın bilgisi dâhilinde gerçekleşen, ancak kişinin tercihleri ve âdetullah çerçevesinde belirlenen insanın bireysel ölüm anı ise ecel-i kazâ kapsamındadır. 
İnsanın ecelinin değişip değişmeyeceği, kaderle ilgili kafaların en karışık olduğu konudur. Örneğin sigaraya bağlı kanserden vefat eden biri hakkında bazı insanlar ‘kaderi böyleymiş, alın yazısı, ne yapsak boş’ gibi cümleler kurarak ecelinin önceden takdir edildiğini ifade ederken, bazıları da ‘bu kadar sigara içmeseydi ölmezdi.’ diyerek tedbirin ömrü uzatacağını belirtmektedir. Alkollü ve aşırı hızla araba kullandığı için kazâ yapan ve ölen biri için de benzer cümleler kurulmaktadır. Acaba bu kişiler sağlığına dikkat etse ve tedbir alsa daha uzun yaşamaları mümkün olur muydu?
Şüphesiz her insanın yaşayacağı ömür ve ölüm vakti yani eceli Allah tarafından takdir edilir. Ancak irade kapsamında gerçekleşen olaylar, kulların iradesi dikkate alınmadan takdir edilmez. Yani Allah tek tek bireylerin ecelini takdir ederken, insanların yaşam tarzlarını, beslenme biçimlerini, sağlık durumlarını, tedbir alıp almadıklarını, tehlikelere karşı korunup korunmadıklarını dikkate alır. Öyle olmasaydı hiç kimse hastalandığında doktora gitmez, ilaç kullanmaz, ameliyat olmaz, sağlıklı beslenmeye dikkat etmez, kötü alışkanlıkları terk etmez ve herhangi bir tehlikeden de kaçınmazdı. İnsan,  sağlığına dikkat eder, tehlikelerden korunur ve stresten uzak mutlu bir hayat yaşarsa ömrünü, türü için belirlenmiş ecelin son sınırına kadar yaşayabilir. Bu anlamda sağlığa zararlı şeylerin ömrü kısalttığı, sağlık için yararlı olan şeylerin ömrü uzattığı söylenebilir. 
Allah’ın ilminde tek bir ecel vardır ve bu ecel değişmez. Çünkü Allah kimin nasıl bir yaşam tarzı tercih edeceğini ezelî ilmiyle bildiği için, bu ilmine bağlı olarak ecelleri takdir eder. Allah’ın ilmi de insanın eylemlerine tabi olduğu için, insanın yaşam tarzı ve eylemleri eceli üzerinde etkili olur. Allah’ın temiz ve yararlı şeylerle beslenmemizi, (Bakara, 2/172-173) insan öldürmekten kaçınmamızı (İsrâ, 17/33) ve kendimizi tehlikelerden korumamızı emretmesi (Bakara, 2/195) de ecelin insanın kendisinin ve başkalarının tercihlerinden tamamen bağımsız olmadığını göstermektedir. İnsanların kendisini, çocuklarını ya da bir başkasını öldürme kastının ecel üzerinde bir etkisi olmasaydı, Allah’ın bunları yasaklamasının bir anlamı olmazdı. (Enʽâm, 6/151) Benzer şekilde açlıktan ölme tehlikesiyle karşılaşan birinin, haram da olsa bir şeyler yemesi ölmesini engellemeyecek olsaydı, haram yeme ruhsatı verilmezdi. (Mâide, 5/3)
Öte yandan sadaka vermek, hastaları ve yakınları ziyaret etmek gibi ibadetlerin ömrü uzatacağına ilişkin bazı hadisler vardır. (Tirmizî, Birr, 49; Tirmizî, Zekât, 28) Ehl-i Sünnet âlimleri bu hadisleri, insanları hayırlı ve güzel işlere teşvik etmeyi (terğîb) amaçlayan ifadeler olarak kabul etmiş ve buradaki ömrün uzamasını daha ziyade acı, sıkıntı ve kederden uzak, huzur ve mutluluk içinde bereketli bir yaşam sürme olarak yorumlamışlardır. 

27