Furkan
Kur’an’ın bir diğer ismi “‘Furkan”dır. (Bakara, 2/185) Kelime “iki şeyin arasını ayırmak” anlamına gelmektedir. Bu kelimeyle ilahî kelamın önemli özelliklerinden biri anlatılır. O da insan davranışlarının, hak-batıl, doğru-yanlış, sevap-günah, iyi-kötü, güzel-çirkin şeklinde ayrıştırılarak değerlendirilmesidir.
Bütün vahiyler “furkan” özelliğini taşımış, dolayısıyla insana eşsiz bir rehberlik sağlamışlardır. Getirdikleri ahlaki ve insani değerler, tarih boyunca nesilden nesile aktarılmıştır. Bu anlamda hak, hukuk, yardımlaşma, fedakârlık vb. erdemlerin oluşmasında vahiy mirası temel kaynak olmuştur. Eğer ilahî dinler, doğru ile yanlışı, günah ile sevabı, güzel ile çirkini ayırmamış olsalardı, insanoğlu bunu nasıl başaracaktı? Bu durumda ahlaki değerler sistemi nasıl oluşacaktı? İnsanoğlu tam bir belirsizlikle karşı karşıya kalacak; toplum hayatında yaşanan ortak değerler, belki hiçbir zaman oluşmayacaktı.
İnsan, sayısız fikrin, ideolojinin, hayat tarzının etkin olmaya çalıştığı bir dünyada yaşamaktadır. Bu tablo karşısında onun tercihini yapması ve kendi yolunu bulması zorlaşmaktadır. Dolayısıyla o, güvenle bağlanacağı bir bilgi kaynağına muhtaçtır. Aksi takdirde, ya kendi bencil hırsları ve kaprislerinin kurbanı olacak ya da moda akımların sürüklediği bir nesne hâline dönüşecektir.
Kur’an’ı okudukça insan, şüphelerden uzaklaşır, düşüncelerinde bir açıklık ve berraklık oluşur. Kişi, karmaşık olayların iç yüzünü kavramada bir görüş derinliği kazanır. Gerek Rabbi ile gerekse kendisi ve diğer insanlarla olan ilişkilerinde kararsızlıktan kurtulur. Güvenle ve samimiyetle bağlandığı sağlam ölçülerle hareket eden bir birey hâline gelir.
16