Gayrimüslim Ülkelerde Yaşamayla İlgili Hükümler
Bir Müslüman için ideal olan, dininin bütün gereklerini yerine getirebildiği ve neslini koruyup yetiştirebildiği Müslüman bir toplumda yaşamaktır. Ancak günümüzde yüz milyonlarca Müslüman gayrimüslim ülkelerde azınlıklar hâlinde yaşamaktadır. Elbette bu durum, dinî ve millî kimliklerini koruyarak yaşama konusunda kişinin kendisi ve aile fertleri için bazı sorunları da gündeme getirmektedir. Özellikle yeni nesiller iki farklı riskle karşı karşıya gelmektedir: Bu risklerden ilki, kendilerini içinde yaşadıkları gayrimüslim kültüre tamamen kaptırıp İslami kimliklerini kaybetmektir. Diğeri ise içinde yaşadıkları gayrimüslim toplumdan tamamen ayrışıp onlarla çatışma durumuna düşmektir. Elbette her ikisi de kabul edilebilir durumlar değildir.
Müslüman’ın can ve mal güvenliğine sahip olduğu, dinin emirlerini rahatça yerine getirebildiği ve inancını koruyabildiği her yerde ilkesel olarak yaşamaya hakkı vardır. Bu nitelikteki bir ülkenin vatandaşı olmakta da bir sakınca yoktur. Vatandaşlık sözleşmesinin gereği olarak -İslami kurallara aykırı olmadıkça- ülke kanunlarına uymak ve vatandaşlıktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmek gerekir. Gayrimüslim ülkelerde yaşayan Müslümanların İslami kurallara aykırılık içeren hüküm ve düzenlemelere sivil toplum imkânlarıyla karşı çıkmaları; ‘din ve vicdan özgürlüğü’ kapsamında haklarını aramaları gerekir. Öte yandan, bir yerde dinî açıdan baskıya maruz kalan, can ve mal güvenliğini kaybeden Müslümanların ise -güçleri yetiyorsa- o yeri terk ederek İslam’ı yaşayabilecekleri güvenilir bir yere hicret etmeleri farzdır. (Nisâ, 4/97-100)
31