Gayrimüslimlerle İlişkiler
Müslüman, elinden ve dilinden emin olunan kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12) Şahsına veya dinî değerlerine karşı bir saldırı olmadıkça, Müslüman’ın, karşılaştığı bütün insanların haklarını gözetmesi ve onların değerlerine karşı saygılı davranması gerekir. (Mümtehine, 60/8-9) Kişinin gayrimüslim komşularıyla veya iş arkadaşlarıyla insani çerçevede iyi ilişkiler kurması ve yardımlaşması tavsiye edilmiştir. Elbette bu konuda dengeli olunmalı ve doğru bir ölçü tutturulmalıdır. Müminleri tamamen bırakıp da gayrimüslimlerle dostluk kurmak, sürekli onlarla oturup kalkmak, onlara karşı sevgi beslemek ve onları sırdaş edinmek haram kılınmıştır. (Nisâ, 4/144; Mâide, 5/51) Müslüman’ın kendi inancından taviz vermesiyle sonuçlanacak, Müslümanların zarar görmesine yol açacak veya gayrimüslimlere karşı özenti ve sevgi sebebiyle İslami kimliği ve hassasiyeti kaybetmeye yol açacak türden dostluklar caiz değildir. Özellikle de İslami değerlerle dalga geçen ve onları alaya alanlarla aynı ortamda oturmaya devam etmek ve dostluğu sürdürmek kesinlikle caiz değildir. (Nisâ, 4/140; Mâide, 5/57) Bu ölçüleri dikkatle korumak, karşı tarafın niyeti konusunda her zaman basiretli olmak şartıyla çevremizdeki gayrimüslimlerle insani ilişkileri sürdürmek ise tavsiye edilen bir davranıştır. Bu tür insani ilişkilerde Müslümanların ortaya koyacakları İslam ahlakı sayesinde gayrimüslimlerin İslam’ın güzelliğini ve çağrısını yakından tanıma imkânı bulacakları da unutulmamalıdır.
Gayrimüslimlerle ilişkiler çerçevesinde gündeme gelen bazı fıkhi konular şunlardır:
- Hasta olan gayrimüslimleri ziyaret edip onlara şifa temennisinde bulunmakta bir sakınca yoktur. Hz. Peygamber (s.a.s.) ve ashabı da gayrimüslim hastaları ziyaret etmişlerdir. (Buhârî, Merdâ, 11) Hastaya kısa bir ziyarette bulunmanın yanı sıra, hastanede yardımcı olmak için ona refakat etmek de mümkündür.
- Gayrimüslimlerin cenaze merasimlerine katılma konusunda belli sınırlar vardır. Bir gayrimüslimin cenaze törenine yalnızca taziyede bulunmak ve teselli vermek gibi insani amaçla katılmak caizdir. Gayrimüslimlerin Müslümanların cenaze merasimine katılmalarında da dinen bir sakınca yoktur.
- Yılbaşı, doğum günü, evlilik yıl dönümü gibi özel günlerde gayrimüslim tanıdıkları kültürlerinde kullanılan belli kalıp ifadelerle tebrik etmekte bir sakınca yoktur. Ancak noel, paskalya, hamursuz bayramı ve hanukah gibi dinî bayramları söz konusu olduğunda, onaylama anlamı içermeyen yalnızca iyi dilek içeren ifadelerin tercih edilmesi uygun olur.
- Turistik amaçla veya genel kültür için gayrimüslimlerin kilise, havra ve benzeri dinî mekânlarını gezmekte bir sakınca yoktur. Buradaki ibadet ve ayinlerine bilfiil katılmak ise gayrimüslimlere benzemek ve dinlerini onaylamak anlamına geleceğinden kesinlikle helal değildir.
- Gayrimüslimlerle karşılıklı hediyeleşmek; ikram ettikleri helal yiyecekleri yemek ve onlara helal yiyecek ve içeceklerimizden ikramda bulunmak caizdir. (Mâide, 5/5) Gayrimüslimlere kurban etinden ikram edilmesinde de bir sakınca yoktur.
- Gayrimüslim akrabayla mirasçılık ilişkisi de bu kapsamda gündeme gelen konulardandır. Tercih edilen görüşe göre, gayrimüslim bir kişi Müslüman akrabasına mirasçı olamaz ancak bir Müslüman, gayrimüslim akrabasından (mesela anne-babasından) kalan mirası alabilir.
- Gayrimüslimler, ehl-i kitap (Yahudi ve Hristiyanlar) ve bunların dışında kalan müşrik, putperest ve dinsizler olarak ikiye ayrılır. Kur’an ve sünnette ehl-i kitap hakkında bazı özel hükümler de bulunmaktadır. Bu hükümler günümüzdeki Yahudi ve Hristiyanlardan dinî inancını kaybetmemiş olanlar için de aynen geçerlidir. Bu kapsamda olmak üzere, ehl-i kitap tarafından İslami kesim usullerine uygun olarak kesilmiş hayvanın eti helaldir. Ayrıca Müslüman erkeklerin Yahudi ve Hristiyan kadınlarla evlenmesine müsaade edilmiştir. (Mâide, 5/5) Müslüman kadınlar ise ehl-i kitap da olsa hiçbir gayrimüslim erkekle evlenemezler. (Mümtehine 60/10; Bakara 2/221)
- Müslüman’ın kendisine helal olmayan şeyleri gayrimüslimlere satması caiz değildir. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s.) şu ilkeyi koymuştur: “Allah Teâlâ bir topluma bir şeyin yenilmesini haram kılmışsa, ondan elde edilecek kazancı da haram kılmıştır.” (Ebû Dâvûd, Büyû, 64) Dolayısıyla bir Müslüman, içki, domuz eti, akmış kan ve leş gibi haramlığı kesin hükümlerle sabit olan şeyleri -gayrimüslimler için de olsa- üretemez ve satamaz. Put ve haç gibi başka dinlerin sembollerinin üretim veya satışı da aynı kapsamdadır ve kesinlikle caiz değildir.
30