İnsanın Hakikati: Ruh

Topraktan yaratılan beden, insanın maddi varlığını temsil eder. Bu hâliyle insan henüz kendisine kıymet kazandıran ve onu diğer yaratılmışlardan üstün kılan bir konumda değildir. Cenâb-ı Hakk’ın ilahi ruhundan üflemesiyle insan düşünen, konuşan, canlı bir varlık hüviyetine kavuşmuştur. Böylece insan, mükemmel şekilde biçimlenen bedeninin yani maddi yönünün yanı sıra Yüce Yaratıcı’dan lütfedilen ruhu ile manen de değer kazanmış ve kâinatın göz bebeği olarak varlık sahasına çıkmıştır.  
Ruhun mahiyeti, zihinleri meşgul eden bir konudur. Bununla birlikte ruh hakkındaki bilgimiz sınırlıdır. Ruhun maddeye hayat ve canlılık veren bir iksir olduğu bilgisinden fazlasına sahip değiliz. Nitekim Hz. Peygamber’e ruhun ne olduğunu sorduklarında o,  kendisine bu konuda bir ayet inmediği için susmuş ve herhangi bir cevap vermemiştir. Bir müddet bekledikten sonra ona vahiy geldiğinde ise şu ayetleri okumuştur: “Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: ‘Ruhun ne olduğunu ancak Rabbim bilir, size ise pek az bilgi verilmiştir.’” (İsrâ, 17/85) 

5