İnsanın Halife Olması ve Meleklere Arz Edilmesi
Yüce Allah isimlerinin ve sıfatlarının en güzel şekilde tecelli edeceği ve kendisine halife kılacağı bir varlık yaratmak istedi. Meleklere çamurdan bir insan yaratacağını bildirdiğinde (Sâd, 38/71) onlar yeni bir varlığın yaratılacağından haberdar oldular. İnsanı yeryüzüne halife kılacağını bildirdiğinde ise şaşırdılar. Topraktan yaratılan birinin neden halife kılındığını anlamadıklarından Allah Teâlâ’ya şöyle dediler: “Biz seni övgü ile tesbih ederken ve senin kutsallığını dile getirip dururken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” (Bakara, 2/30)
Meleklerle arasında gerçekleşen bu konuşma ile Yüce Allah, insanın halife olarak yaratılmasının hikmetini onlara öğretmeyi istemişti. Melekler ileride insan soyunun neler yapacağına dair bir bilgiye sahiptiler. Bu bilgilerine dayanarak Âdem’in halife olarak yaratılmasının sebebini sordular. Allah Teâlâ da Âdem’in buna layık olduğunu meleklerin ağzından hem onlara hem de bizlere öğretmek istedi. Meleklere, Âdem’in ve insanoğullarının yeryüzünde halife olmalarını sağlayacak bilgi ve kabiliyeti, kendisinin verdiğini bildirdi.
Halife, bir kimsenin diğerinin yerini alması, onu temsil etmesi, onun yetkilerini kullanması anlamına gelir. Allah’ın yeryüzünde yaratacağı halife daha önce benzeri olmayan bir varlıktır. Akıl, irade, sorumluluk gibi birtakım özelliklerle donatılmış ve bizzat Allah tarafından yeryüzünün unsurlarından yaratılmıştır. İnsan, bu özellikleriyle meleklerden ve yeryüzünde bilinen diğer varlıklardan ayrılır. Burada anlaşılması gereken bir diğer husus insanın halifeliğinin, kendi mahiyeti ve sıfatlarına uygun olarak kısıtlı ve sınırlı olmasıdır. İnsan dâhil hiç bir varlığın Allah Teâlâ’yı temsil etmesi, O’nun yerini alarak tasarrufta bulunması mümkün değildir. Âdem’in ve neslinin halifeliği, Allah’ın mülkü olan yeryüzünde O’nun iradesine uygun yaşamak ve talimatı doğrultusunda tasarrufta bulunmaktan ibarettir. (Kur’an Yolu Tefsiri, DİB Yay., c. 1, s. 100-104 )
Yüce Allah, insanları kendisine kulluk etmeleri için yaratmıştır. İnsan aynı zamanda kendisine verilen tüm imkân ve nimetlerin Allah’ın mülkü olduğunu, bir amaca ve şarta bağlı olarak kendine emanet edildiğini bilmelidir. Dolayısıyla insan, bunlar üzerinde Allah’ın rızasına uygun bir şekilde tasarruf etmekle yükümlü olduğu (hilafet) şuuru içinde davranmalıdır. Yüce Allah, insanı bu hilafet görevini gerçekleştirecek fıtrat ve kabiliyette yaratmıştır. Fıtratını bozmadığı takdirde bu görevi layıkıyla yerine getirebilecektir.
7