İnsanların doğuştan getirdikleri bir günah var mıdır?
Dinimizde her insan kendi yaptığından sorumludur. Hiç kimse başkasının günahını üstlenemez. “...Herkesin yaptığının sonucu kendisine aittir. Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez…” (En’âm, 6/164) ayet-i kerimesinde de buyrulduğu üzere suçun şahsiliği esastır. Nitekim günümüz hukukunda da bu anlayış geçerlidir.
Hristiyanlıkta ise Âdem ve Havva’nın soyundan gelen bütün insanların, onların işlediği suça ortak oldukları inancı kabul edilmiştir. “Asli günah” olarak isimlendirilen bu inanca göre bütün insanlar ataları Âdem’den miras kalan günah ile doğarlar. Tanrı insanların bu günahına kefaret olmak üzere kendi oğlu İsa’yı göndermiştir. İsa, bu günaha kefaret olmak üzere çarmıhta can vermiştir. İnsanlar bu asli günahtan ancak vaftiz olmak suretiyle kurtulabilirler.
Hristiyanlığın aksine İslam’da Hz. Âdem, yasak ağaca ahdini unutarak yaklaşmıştır. Bu husus Kur’an-ı Kerim’de açıkça ifade edilmektedir. (Tâhâ, 20/115) Dolayısıyla unutma ve yanılma sonucu meydana gelen bu hatada bir kasıt bulunmadığı ortadadır. Tefsir kitaplarımızda Âdem’in bu davranışının kasıtlı değil unutkanlık sonucu meydana geldiği için basit bir hata olduğu ifade edilir. Bu olay meydana geldiğinde, ortada bir ümmet olmadığından Âdem de henüz peygamber değildi. Peygamberliğinden önce gerçekleşen bu olay sonucu Âdem tövbe etmiş, tövbesi kabul olmuştur. Sonra da kendisine peygamberlik verilmiştir. (DİA, c. 3, s. 496-497)
Yüce Allah’ın Âdem kıssası ile bizlere verdiği mesaj açıktır. Allah Teâlâ her ne kadar insanları ilahi emir ve yasaklarıyla uyarsa da insan hata yapabilir, yanılabilir. Tıpkı atası Âdem’in (a.s.) yanıldığı gibi. Ancak insan ilk atası Âdem’in (a.s.) işlediği günah sebebiyle dünyaya günahkâr olarak gelmez. Hz. Âdem işlediği günahtan tövbe edip bağışlandığı gibi insanlar da günah işleyecek ancak tövbe ettiklerinde bağışlanacaklardır. Bu tövbe için de bir aracıya ihtiyaç yoktur. İnsan ellerini açıp Rabbine yalvarıp, samimiyetle bağışlanma dilerse Yüce Allah onu bağışlar. Çünkü Allah, insanı hem iyilik hem de kötülük yapabilecek bir fıtratta yaratmıştır. İmtihan olmamızın sebebi de iyilik ve kötülük karşısındaki seçimlerimizdir. Bu durumda Hristiyanlığın temel inanç esaslarından olan, Tanrının insanlığı asli günahtan arındırmak için İsa’yı kurban ettiği iddiası da temelsiz bir iddia olarak kalacaktır.
İslam inancına göre her insan tertemiz bir fıtrat ve yaratılışla dünyaya gelir. Doğuştan gelen bir günah yoktur. İnsanlar bu dünyada yaptıkları tercihler ve amellerle yargılanacaktır. Rablerinin emrine uyarak iyi ve güzel işler yapanlar O’nun hoşnutluğunu kazanırlar. Allah’ın emrine karşı gelip kötülük işleyenler de O’nun gazabına uğrayıp, cezayı hak ederler. Herkese kazandığı vardır, hiç kimse başka birinin günahını yüklenemez. (Fâtır, 35/18) Hesap gününde de hiç kimseye haksızlık yapılmaz. Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onun karşılığını mutlaka görür. Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onun karşılığını görür. (Zilzal, 99/7-8)
13