Kader Değişir mi?

Allah’ın ilmine, iradesine ve kudretine dayanan kaderin değişmesi söz konusu değildir. Çünkü O’nun zatında, sıfatlarında ve ilminde bir değişimin olması mümkün değildir. Değişim ancak yaratılmışlar için söz konusu olabilir. Bu bakımdan kozmolojik düzenin işleyişi Allah’ın koyduğu kadere bağlı olarak gerçekleşir. Hiçbir olay ve hiçbir kişi bu yasaların dışına çıkamaz. Tabiatın işleyişinde ezelde takdir edilen değişmez bir planın işlediğine ilişkin Kur’an’da açık ifadeler bulunmaktadır. (Rahmân, 55/5-7; Mülk, 67/3-5) Benzer şekilde toplumsal hareket ve değişimlerin de belli yasalara tabi olduğu belirtilmektedir: “Bir toplum kendi özünde olanı değiştirmedikçe Allah da onların hâlini değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur.” (Raʽd, 13/11) buyurularak toplumsal değişimlerin ve dönüşümlerin, o toplumların tercihleri doğrultusunda Allah tarafından takdir edildiği, ilahi irade bir kez şekillendikten sonra da geri dönüşün olmayacağı bildirilmiştir. Çünkü “Allah’ın öteden beri işleyip duran kanunu (sünnetullah) budur. Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.” (Fetih, 48/23)
İnsan açısından kaderin değişip değişmeyeceği konusu ise iki bakımdan ele alınmalıdır. Zaman ve mekândan münezzeh olan, gelecekte olan her şeyi ezelî bir bilgiyle bilen Allah’ın ilmindeki kaderde herhangi bir değişimden söz edilemez. Kaderin değişebileceğine delil olarak gösterilen “Allah dilediğini siler, dilediğini sabit kılıp bırakır.” (Raʽd, 13/39) ayeti bağlamından anlaşılacağı üzere daha önceki şeriatların değiştirilmesi ile ilgilidir. İnsan açısından baktığımızda ise, kader geleceğe dair ve gaybî bir konu olduğundan, kişinin mevcut durumunu ve davranışlarını değiştirmesi kaderini değiştirmesi anlamına gelir. 
Kader nasıl olsa değişmez diyerek mevcut duruma rıza göstermek doğru değildir. Eğer yaşanmış bitmiş bazı olaylar söz konusu ise, yani kader kazâya dönüşmüşse ve bu konuda elimizden bir şey gelmiyorsa buna güzelce sabretmek ve rıza göstermek gerekir. Ancak mevcut durumu değiştirmeye yönelik elimizden gelen bir şey varsa bunu mutlaka yapmak gerekir. Örneğin bir kimse fakirlik içindeyse ve buna kader diye rıza gösteriyorsa bu doğru değildir. Aynı şekilde bir kimse günahkâr ise ve bunu kadere bağlayarak günahlarına devam ediyorsa bu da doğru değildir. Her iki durumda da elimizden geleni yapmalı ve hâlimizi değiştirmeye çalışmalıyız. Bu konuda Hz. Ömer’in sergilediği tavır bizim için güzel bir örnek oluşturmaktadır. “Hz. Ömer ordusuyla birlikte Şam’a doğru ilerlerken, orada veba salgını olduğunu haber alır ve şehre girmekten vazgeçerek, buradan uzaklaşılmasını emreder. Bunun üzerine Şam tarafında bulunan ordu komutanı Ebû Ubeyde, kaderi gerekçe göstererek, ‘Ey Ömer, Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?’ diyerek Hz. Ömer’in tavrını eleştirir. Hz. Ömer de buna karşılık ‘Evet, Allah’ın kaderinden Allah’ın başka bir kaderine kaçıyorum.’ cevabını verir. Devamında Ebû Ubeyde’ye şu soruyu yöneltir: ‘Senin bir deven olsa, bir tarafı sulak, bir tarafı kurak bir vadiye inse onu kendi hâline mi bırakırsın yoksa sulak tarafa mı sürersin? Deveni sulak tarafta otlatırsan Allah’ın kaderi ile otlatmış olmaz mısın? Ya da kurak tarafta otlatsan Allah’ın kaderi ile otlatmış olmaz mısın?’” (Müslîm, Selâm, 98)
Örnekte olduğu gibi aslında alacağımız her karar, hayatımızda yapacağımız her değişiklik ilahi bilgi kapsamındadır. Allah bizim tüm seçenekler arasından hangisini tercih edeceğimizi ve karar değiştirip değiştirmeyeceğimizi ezelî bilgisiyle bilir. Bu anlamda her şey kader çerçevesinde gerçekleşmektedir. Âlimlerimiz bunu kast ederek “Kader ve kazâ başka bir kader ve kazâ ile geri çevrilir.” demişlerdir. Yani açlık yemekle, susuzluk içmekle, hastalık ilaçla, tembellik gayretle ve fakirlik çalışmak ile değiştirilebilir. 

26