Kader ve Allah’ın İlmi
Kader konusu Allah’ın ilim sıfatıyla doğrudan ilişkilidir. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, insanın iradesi kapsamındaki davranışları onun tercihleri yok sayılarak önceden Allah tarafından belirlenmiş ve insana dayatılmış değildir. Allah iradesi kapsamındaki fiillerde insanın tercihlerine müdahale etmez. Ancak O, bütün kullarının hangi eylemleri yapacağını önceden bilir: “Allah’ın bilgisi her şeyi kuşatmıştır.” (Tâhâ, 20/98; Talâk, 65/12) O’nun bilgisi göklerde ve yerde olanları, gizli ve açık her şeyi kapsamaktadır. (Hucurât, 49/16; Nahl, 16/19)
Allah’ın her şeyi önceden bilmesi O’nun zaman üstü olmasından dolayıdır. Zaman, fiziksel nesnelerin hareketine ve kütle çekimine bağlı olarak ortaya çıkan izafi bir değerdir. İnsan için geçmiş, şimdi ve gelecek şeklinde değişen zaman akışı, hiçbir fiziksel sisteme tabi olmayan Allah için söz konusu değildir. İnsanın bir şeyi bilmesi, o şeyin gerçekleşmesine bağlıdır. Allah için ise böyle bir şart yoktur. O, yok olan şeyleri, yoklukları hâlinde yok olarak bildiği gibi, onları var ettiğinde nasıl var olacaklarını da bilir. Allah’ın bilgisinde bir değişme meydana gelmez. Değişme ve farklılık yaratıklarda meydana gelir. Allah’ın bilgisi sonsuz ve sınırsızdır. Sonsuz için ise geçmiş, şu an ve gelecek diye bir şey yoktur. Allah için geçmişi bilmekle geleceği bilmek aynı şeydir. Dolayısıyla O’nun için önce ve sonra diye bir şey de yoktur. Allah, her şeyi geçmiş-şimdi-gelecek ayrımı olmaksızın tek bir anda bilir. Kur’an’daki âlemde meydana gelen her şeyin önceden bir kitapta (levh-i mahfûz/kitâb-ı mübîn) kayıtlı olduğuna ilişkin ifadeler de (Hadîd, 57/22; Neml, 27/75; Burûc, 85/21-22) Allah’ın bu ezelî, ebedî ve sonsuz bilgisine karşılık gelmektedir.
19
Allah’ın Bilgisi İnsanın Fillerinin Sebebi Değildir
Allah’ın her şeyi ezelî bir bilgiyle bilmesi ve bunu kaydetmesi, insan iradesi dâhilinde olan eylemlerin bu bilgiye tabi olduğu ve zorunlu olarak meydana geldiği anlamına gelmez. Bilakis insan eylemlerinde özgürdür ve kendi iradesiyle tercihte bulunur. Allah’ın bu konudaki bilgisi insanın tercihlerine bağlıdır. Yani Allah’ın ezelî ilmi, insanın eylemlerinin sebebi değildir, bilakis insanın o eylemi yapacak olması Allah’ın bilgisinin sebebidir. İmâm-ı Azâm Ebû Hanife’nin de belirttiği gibi, Allah olacak olayları “hüküm itibarıyla değil vasıf itibarıyla” yazmıştır. Bunun anlamı, insanın kaderinin kesin olarak kararlaştırılmış bir yazgı şeklinde yazılmadığı, aksine olgu ve olayların detaylı bir tasviri şeklinde yazıldığıdır. Örneğin Allah “filanca kişi iman etsin”, “filanca kişi kâfir olsun” şeklinde bir şey yazmamıştır. Böyle yazsaydı bu kişilerin bunun dışında bir şey yapmaları mümkün olmazdı. Bunun yerine Allah, “Filanca kişi kendi hür iradesiyle iman edecektir, filanca kişi ise inkâr edecektir.” şeklinde olacak olan şeyi tasvir etmek suretiyle yazmıştır.
İnsan penceresinden baktığımızda, bir kimse kaderini ancak kazâya dönüştüğünde yani gerçekleştiğinde bilebilir. Gelecekte ne olacağı ise (kader) onun için bilinemezdir (gayb). Dolayısıyla insanın kendisinin veya başkalarının gelecekte neler yaşayacağını bilmesi mümkün değildir. Ancak Allah’ın tabiata koyduğu nizam, tabiat kanunları ve diğer kanunlar sayesinde şunu yaparsam, şunu elde ederim, bunu yaparsam bunu elde ederim şeklinde bir bilgiye sahip olabilir. İnsanın geçmişi kazâ, geleceği ise kaderdir. Geçmiş insanın elinden çıkmıştır. Değiştirmek mümkün değildir. Gelecek de henüz insanın elinde değildir. İnsan, ancak şimdi üzerinde tasarruf sahibidir. Onun bu tasarrufunda ise Allah’ın ezelî ilmi tarafından belirlenmiş ve kula dayatılmış bir durum söz konusu değildir.
20