Kötülüklerin Birçoğu İnsana İrade Verilmesinin Sonucudur
Doğada meydana gelen felaketler doğrudan Allah’ın koyduğu tabiat kanunlarına bağlı olarak gerçekleşebileceği gibi bazen de insan kaynaklı olabilir. İnsanların çevreye ve doğaya verdiği zararlar tabii dengeyi bozduğu için bazı doğa olayları daha sık görülebilir. Örneğin sera gazlarının etkisiyle ozon tabakası delindiği için buzullar erimekte, bu da denizlerin taşmasına, iklimlerin değişmesine ve hortum, fırtına vb. doğa olaylarının artmasına neden olmaktadır. Yine insanın yaptığı bir yanlış, büyük bir çığ felaketine, yangına veya maden patlamasına neden olabilir. Bunun sonuçlarından da birçok insan etkilenebilir. “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor. ” (Rûm, 30/41)
Dünyadaki felaket ve musibetlerin birçoğu insanların kendi elleriyle işledikleri yüzündendir: “Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizle yaptıklarınızın sonucudur.” (Şûrâ, 42/30) Bu sorumluluk, gerekli tedbirleri almamak şeklinde olabileceği gibi insanların iradesini kötü yönde kullanmaları sonucu zararlı, yıkıcı ve öldürücü sonuçlara yol açmak şeklinde de olabilir. Bu ve benzeri kötülükler Allah’ın insanı kötülük yapabilecek bir kapasite ile yaratması ve ona kötüyü tercih etme hürriyeti vermesinin bir sonucudur. Bu yönüyle dolaylı da olsa Allah’ın kötülüklerin var olmasına müsaade ettiği söylenebilir. Ancak bunun insana irade ve özgürlük vermenin bir bedeli ve sonucu olduğunu unutmamak gerekir. Allah, insan kötülük yapsa da ona irade vermenin yararlarının daha fazla olduğunu bildiğinden buna izin vermiştir. Bununla birlikte insana irade vermesi ve tercih ettiği kötülükleri onun için yaratması, Allah’ın bunlardan razı olduğu ve insanı bunlardan hesaba çekmeyeceği anlamına gelmez: “Allah, inkârdan ve kötülüklerden razı değildir.” (Zümer, 39/7), O, müminlerden iyiliği emretmelerini ve kötülükten sakındırmalarını istemektedir. (Âl-i İmrân, 3/104)
Bazen insan tedbir aldığı hâlde doğal afetlerden etkilenebilir veya başkalarının iradelerini kötü yönde kullanması başına bazı felaketlerin gelmesine neden olabilir. Örneğin bir kimse evini fay hattından uzak ve sağlam bir şekilde yapmaya özen gösterdiği hâlde, yüklenici firma malzemeden çaldığı için depremde evi yıkılabilir ya da bir sürücü trafik kurallarına uyduğu hâlde, başka bir sürücünün ihmali yüzünden ölümle veya ağır yaralanmalarla karşılaşabilir. Bunların sorumlusu doğrudan Allah değil, tedbir almayan kişilerdir. Onlar, dünyada ceza almasalar bile ahirette mutlaka cezalarını çekeceklerdir. Bunlara maruz kalan kişi ise, bu durum onun iradesini aştığı için bu sonuçtan sorumlu olmaz. Yine de bunu bir imtihan vesilesi görüp olgunlukla ve sabırla karşılaması, nedenlerini ve sonuçlarını soğukkanlı bir şekilde değerlendirmesi gerekir.
Allah yeryüzünde gerçekleşen her şeyi belli yasalara bağlamıştır. Bu yasaları dikkate alarak hareket ettiğimizde karşılaşacağımız sonuç ile dikkate almadığımızda karşılaşacağımız sonuç farklı olacaktır. Herkes için eşit şekilde işleyen bu yasalar, ölüm ve doğum hadiselerinde olduğu gibi insan için üzüntü ve sevinç kaynağı olabilir. Allah için doğum da ölüm de eşittir ve icra edilen tabii yasalar gereği olması gereken takdirlerdir. Ancak bir çocuk ölmüşse veya biri hastalanmışsa bunun mutlaka bir nedeni vardır. İnsana düşen bunun sebeplerini araştırmak ve tedavi yollarını aramaktır. Çünkü hastalık kader olduğu gibi tedavi de kaderdir. Bu nedenle dinimiz şifa elde etmek için sebep aramayı teşvik etmiştir.
Sonuç olarak kötülük problemi, insanın iradesi ve fiillerindeki sorumluluğun dikkate alınmayıp, her şeyin Allah’ın kudretiyle açıklanması durumunda ortaya çıkmaktadır. Oysa Allah bir şeyi salt kötülük olsun diye yaratmaz. Asıl kötülük insanların birbirleriyle ve doğayla yanlış ilişki kurmasından meydana gelir. Savaş, cinayet, tecavüz, açlık, kıtlık ve işkence gibi insan iradesinden kaynaklanan kötülükler vicdanları yaralamaktadır. Ancak bu tür kötülükler olacak diye insanın hiç yaratılmaması veya ona irade verilmemesi daha iyi bir seçenek değildir. Çünkü dünyada kötülerden fazla iyiler, kötülüklerden çok daha fazla iyilik ve güzellikler vardır.
Özgür iradenin istismarından kaynaklanan suçların ve kötülüklerin tamamının ahirette hesabı sorulacak ve hak edenler hak ettikleri cezayı çekecektir. Bu kötülüklerden mağdur olanların da mağduriyetleri giderilecek, ahirette bunların zararları telafi edilecektir: “Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız.” (Enbiyâ, 21/47) Mümin bir kimseye düşen, sadece musibetlerin değil, iyi ve güzel olan şeylerin de bir imtihan vesilesi olduğunu, sadece gücünün yettiği ölçüde bunlardan sorumlu tutulacağını bilmesidir. Gücünü aşan konularda da sergileyeceği tavra dikkat etmeli ve ahireti hatırlayarak nihai hesap konusunda Allah’a güvenmelidir.
24