Mal Sevgisinin Gönlü İşgal Etmesine Engel Olmak
Yüce dinimiz İslam, insanın dünyadan tamamen elini eteğini çekmesini istemediği gibi, bütünüyle dünyaya yönelerek maddeye karşı aşırı derecede bağımlı olmasını da istemez. Bir ayet-i kerimede bu konuda şöyle buyrulur: “Allah’ın sana verdikleri içinde ahiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah, bozguncuları sevmez.” (Kasas, 28/77) Dualarında Yüce Allah’tan hem dünyada hem de ahirette iyilik ve güzellik vermesini dileyen Sevgili Peygamberimiz de inananlara dünya ve ahiret dengesini kurmalarını tavsiye etmiştir. (Müslim, Zikir, 26; İbn Mâce, Ticâret, 2)
Şüphesiz insanın ahiret hayatını kazanması için zenginlik bir vesiledir. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, dünya malı ile insanın durumunu gemi ile suya benzetir. O, “Suyun gemi içinde olması geminin helakidir (batmasıdır). Gemi altındaki su ise gemiye, geminin yürümesine yardımcıdır.” (Mesnevî, I/80, beyit: 985) derken; denizin engin suyuna benzettiği mal ve servet sevgisinin insanın kalbinde yer etmesi durumunda o kişiyi helake sürükleyeceğini hatırlatmaktır. Oysa suyu yol almak için bir araç olarak kullanan gemi, hedefine salimen ulaşacaktır.
Dinimizde dünya malına sahip olmak değil, sahip olunan varlığın yerli yerince dengeli bir şekilde kullanılmaması kınanmıştır. Varlıklı kişi, zekât vermekle sadece kendini açgözlülük, iştah ve mal düşkünlüğü gibi kötü huylardan arındırmakla kalmaz, maddenin esiri olmaktan da kurtararak dünya ve ahiret dengesini sağlamış olur. Bu bilince sahip olan kişi, aslında malın kendisine ait olmadığının, başkalarının da bunda hakkının bulunduğunun, öldükten sonra sahip olduğu malı mülkü geride bırakıp Allah’ın huzuruna çıkacağının her an farkında olur. (En’âm, 6/94)
51