Neden Kitaplara İman Etmeliyiz?
Kitaplara imanın insan hayatında önemli bir yeri vardır. Zira insanoğlunun imkân ve kapasitesi sınırlıdır. Bununla birlikte beşer olarak sınırlarının ötesinde yer alan ama kayıtsız kalamayacağı bazı konular vardır. Örneğin insan, hayatın başlangıcı ve sonunu, şu yaşadığımız dünyayı kimin var ettiğini, var edenin bizden ne istediğini merak eder. Söz konusu bilgi ihtiyacını tam ve doğru olarak karşılayabileceği kaynak, semavi/ilahî kitaplardır. Tanımadığı bir şehre gitmek için yola çıkan birinin işini, yolu tarif eden bir cihazın ne kadar kolaylaştırdığını düşünelim. İlahî kitaplar da insana, duyu organlarını aşan âleme doğru uzanan yolculuğunda böyle rehberlik etmektedir.
İnsanoğlu aklı ve bilgisi ile icat ve keşifler yapmakta, ürettiği teknolojiyle tabiatı ve uçsuz bucaksız evreni kontrol etmeye çalışmaktadır. Ancak o daha büyük bir meydan okuma ile karşı karşıyadır: İç dünyasındaki kötü duyguları kontrol edebilecek midir? Hem iyilik hem de kötülük işleyebilme imkânına sahip bir varlık olarak insan, iyiliği işleme yeteneğini geliştirmelidir. Bunun için de kendi iç dünyasındaki kötülüğe meyilli taraf (nefis) ile mücadele etmesi gerekir. İlahî kitaplar, sadece bilgi vermekle kalmamakta, kişiye bu mücadelesinde moral ve motivasyon temin etmektedir.
İlahî kitapların rehberliği bireysel hayatla sınırlı değildir. İnsanlar sosyal hayatlarında da çeşitli problemlerle yüz yüze gelirler. Akıl sahibi varlıklar olsalar da aynı konuda birbiriyle çelişen görüşlere sahip olabilirler. Aralarında çeşitli sebeplerle çıkar çatışmaları yaşanabilir. Ancak kitaba samimi olarak inananlar arasında varoluş ile ilgili temel konularda anlayış birliği söz konusudur. Bu samimi inanç, bireysel zaaf ve çıkarların üstüne çıkabilecek bir bakış açısı sağlar. Böylece sosyal hayatta karşılaşılabilen çeşitli problemleri aşmak daha kolay olabilir.
Tarih boyunca insanlara çeşitli kitaplar gönderilmiştir. Bunun birtakım sebepleri vardır: Mevcut kitaplardaki bilgilerin unutulup ihmal edilmesi, söz konusu kitaplar üzerinde fikir ayrılıklarına düşülmesi, onlardan çok farklı anlamlar çıkarılmaya başlanması ve kitapların tahrif edilmesi/asıllarının bozulması bunlardan bazılarıdır. İlahî kitaplar Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an’dır. Bunların yanında bazı peygamberlere de sahifeler (suhuf) verilmiştir. Kur’an, bütün insanlığa hitap edebilecek özelliğiyle son kitap olarak gönderilmiştir. Diğer kitapların aksine Kur’an, indirildiği günden bugüne aslını korumuştur, kıyamete kadar da koruyacaktır. (Hicr, 15/9)
2