Niçin Dua Ederiz?

Varlıklar arasında en üstün yaratılışa sahip olan insandır. İnsanın akıl, irade, düşünme, ifade yeteneği gibi pek çok üstün özelliği vardır. Aynı zamanda sınırsız istekleri, ihtiyaç ve arzuları, zayıf yönleri de bulunmaktadır. İnsan âcizdir, başkalarının yardımına muhtaçtır, her istediğini her zaman elde edemez. Bir yandan nefsinin arzuları tarafından kuşatılmıştır, nefis mücadelesi içindedir; diğer yandan kendisini doğru yoldan alıkoymak için çabalayan şeytanla savaşır. Hayatın türlü sıkıntı ve zorlukları içinde çetin bir hayat mücadelesi verir. Maddi manevi sıkıntılar, hastalıklar, afetler, krizler, bela ve musibetler hayatla iç içedir. Tüm bunlar karşısında insan kendisini güçsüz ve yalnız hissedebilir. Ancak Rabbine sığındığında ve O’ndan yardım dilediğinde rahatlayarak huzur bulur. 
Dua, kulluk bilincini canlı ve devamlı hâle getirir. Bu şekilde Rabbine yaklaşan insan, ilahi rahmetten, rızâ-i ilahiden nasiplenmiş olur. Sadece kulluk yolculuğunda değil insani, vicdani ve ahlaki gelişiminde de önemli bir adım atar. Kendisi için gerekli olan erdemleri bu yolla kuşanır, zihni daha duru hâle gelir, duadan aldığı moral ve manevi destekle kendisini daha güçlü hisseder. Sıkıntıların kıskacından kurtulur, gerginlik ve stresten bu vesileyle uzaklaşır, rahatlar. Maddi olandan sıyrılır, manevi bir lezzet tatmanın farkındalığını yaşar, tazelenir ve olgunlaşır. Hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanarak, teslimiyet ve tevekkülle hâlini Allah’a arz eden insan, ya istediği şeye bu dünyada nail olur ya da duası ahirete saklanır ve bu vesileyle kendisinden bir kötülük silinir. (İbn Hanbel, III/18) 
Dua ve diğer ibadetler,  insanın Rabbine yönelişini ifade eder. Aynı zamanda dua, Allah ile kul arasında canlı bir ilişki ve haberleşme vesilesidir.  Duada Allah ile kul arasında bir vasıta yoktur ve bu sebeple dua kulluk makamlarının en önemlisidir. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, X, 374, 375) Kur’an, insana değer katan unsurun Rabbine yönelerek dua etmesi olduğuna dikkat çeker; “De ki: Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkân 25/77) Hadislerde de duanın önem ve değeri vurgulanır; affa, bağışlanmaya vesile olacağı bildirilir. Allah’ı güzel isimleriyle anan kimsenin günahlarının deniz köpükleri kadar çok olsa da affedileceği ifade edilir. (Buhârî, Deavât, 65)
İnsan her hâlükârda Allah’a el açmayı ihmal etmemeli, korkularını O’na arz etmeli, O’ndan bağışlanma dilemelidir. Allah bu vesile ile kuluna cevap verecektir. (Bakara, 2/152) Kulun işlediği kusurlardan kurtulması ve affı Rabbine dönmesi ve yönelmesiyle olur. (Müslim, Tevbe, 29) İslam’a göre kulun Allah’a yönelişi O’nun ilgisini ve rahmetini kazanmaya sebeptir. Bunun için önce kul harekete geçmeli, istemeli ve Rabbine yönelmelidir. Allah kendisine tam bir teslimiyetle dönüş yapan, kendisinden bağışlanma dileyen ve dua edenleri çok sever. Nitekim Hz. Peygamber bir hadisinde Allah’ın kendisine tövbe edilmesinden duyduğu sevinci, çölde devesini kaybedip sonra bulan kimsenin sevincine benzetmiştir. (Müslim, Tevbe, 2) Ve Yüce Allah şöyle der; “Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki şüphesiz ben yakınım, bana dua ettiğinde duacının dileğine karşılık veririm. Şu hâlde benim davetime gelsinler ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulsunlar.” (Bakara, 2/186)
İnsan, hayatta kendisine gerekli olan erdemlere, ahlaki güzelliğe, mutluluğa dua ederek ve sonuçta hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanarak ulaşır. Zihin duruluğu, manevi güç, feraset, sağduyu ve rahatlık dua, ibadet ve Allah’a sığınmayla mümkün olabilir. Rabbini bilme ve yüceltme kula güç ve rahatlık sağlar. 

4