Peygamber Efendimiz Döneminde Kadınlar
İslam’da sosyal hayat içerisinde kadın ve erkek birlikte var olmuşlardır. Bunun en güzel örneğini Hz. Peygamber’in Medine’de oluşturduğu medeni toplumda görmek mümkündür. Ümmü Gülsüm bint Ukbe, Havle bint Sa’lebe gibi pek çok hanım hem toplum hayatında yer almış hem de Kur’an’da kendilerinden bahsedilmiştir.
Ümmü Gülsüm bint Ukbe, Allah Resûlü’ne Mekke’de biat eden ve inancı uğruna tek başına hicret etmiş bir kadındır. Medine’ye geldiğinde Hudeybiye anlaşması gereği Mekkelilere iade edileceğini öğrenince telaşlanmış, Mümtehine suresinin 10. ayetinin indirilmesiyle hem Medine’de kalmış hem de Kur’an’ın överek bahsettiği şahsiyetlerden biri olmuştur:
“Ey iman edenler! Mümin kadınlar muhacir olarak size geldiklerinde, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz onların inanmış kadınlar olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere geri göndermeyin…”
Kur’an’ın takdir ederek örnek gösterdiği bir diğer hanım da Havle bint Sale’be’dir. Bu hanım da eşinden gördüğü olumsuz davranışlara dair peygambere sorduğu ısrarlı sorusu sebebiyle ilahî vahye konu olmuştur: “Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı (zaten) işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Mücâdele, 58/1)
Kur’an’a konu olan bu kadın sahabilerin yanında Hz. Peygamber döneminde ilimden ticarete hayatın her alanında kadınların aktif olarak yer almaları da bize İslam’ın kadın anlayışı konusunda ışık tutmaktadır.
Toplumsal hayatta kadın ve erkek beraberce var olmalı, mahremiyet ilke ve sınırlarına dikkat etmelidirler. İffetin en güzel örneği olarak Kur’an’da Hz. Yusuf zikredilir. Onun bu konudaki örnekliği iffet duygusunun zannedilenin aksine sadece kadın için değil kadın ve erkeğin her ikisi için de gerekli olduğunun bir göstergesidir.
Asırlardır hac ibadetinde kadın-erkek tüm inananlar, sa’y görevini yerine getirirken köle bir kadın olan Hz. Hacer’in oğlu İsmail’e (a.s.) su ararken Safa ve Merve arasındaki koşuşturmasını esas alırlar. Bu durum, bize değer kazandıranın cinsiyetimiz değil, davranışlarımız olduğunu gösterir. Ahzâb suresinin 35. ayeti de buna şöyle işaret eder:
“Şüphesiz müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mümin erkeklerle mümin kadınlar, itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah’a derinden saygı duyan erkekler, Allah’a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”
2