Ramazan hazırlıkları…
Recep ve şaban aylarından sonra mübarek “üç aylar” olarak bilinen ayların sonuncusu ramazan kapımızı çalar. İbadetlerimizden kat kat sevap kazandığımız, Rabbimizin ihsanını çokça hissettiğimiz; bağışlanmak, günahlardan arınmak, hayır ve sevaplardan istifade etmek için eşsiz bir fırsat olan bereket ve huzur mevsimi gelmiştir artık. Sadece insanlar değil, evler, camiler, sokaklar, şehirler de bu ramazan ruhunu hissederler. İnsanı yücelten faziletli ibadetler, dillerde dualar, taptaze ümitler, güzel niyetler ve daha nice güzelliklerle geçirilecek dopdolu bir ay bizi beklemektedir.
Sevgili Peygamberimiz ramazan yaklaştıkça onu karşılamanın sevinç ve heyecanını içinde hisseder, ashabına da yaklaşan bu mübarek ayı müjdelerdi. “Allah’ım! Recep ve şaban aylarını hakkımızda mübarek eyle, bizi ramazana ulaştır.” (Taberânî, Mu’cemü’l-evsat, IV, 189) diye dua ederdi. Şaban ayının sonlarına doğru kendisini ramazana hazırlamaya başlar, ashabına da bu mübarek ayın gölgesinin üzerlerine düştüğünü haber vererek gecesiyle, gündüzüyle, iftar ve sahuruyla her anını dolu dolu geçirmeleri konusunda onlara yol gösterirdi. Onun tavsiyelerine uyan müminler de gündüzlerini oruç ile süsleyip, gecelerini terâvih namazı ile ihya ederek bu mübarek zaman diliminin her anını değerlendirmeye gayret ederler. Yatsı namazından hemen sonra, vitir namazından önce kıldıkları terâvih namazı ile Sevgili Peygamberimizin sünnetini yaşatırlar ve onun müjde niteliğindeki şu sözlerinin muhatabı olurlar:
“Yüce Allah ramazan ayında oruç tutmayı size farz kıldı. Ramazan gecelerini namazla geçirmek de benim sünnetimdir. Kim inanarak ve (sevabını yalnızca Allah’tan) umarak ramazan ayında oruç tutup, geceleri de namaz (terâvih) kılarsa, annesinden doğduğu günkü gibi günahlarından arınmış olur.” (Nesâî, Sıyâm, 40)
Ramazanın başlangıcı hilalin görülmesi ile tespit edilir. Allah Resûlü, hilali gördüğü zaman tekbir getirip hamdederek, Allah’tan bu ayın hayrını ister, şerrinden de yine O’na sığınırdı. (İbn Ebî Şeybe, Musannef, Sıyâm, 106) Ramazan ayının faziletine dair ashabına konuşmalar yapar ve onların da bu bilinçle hareket etmelerini isterdi:
“Ramazan ayı geldi. Bu ay, Allah’ın oruç tutmayı farz kıldığı mübarek bir aydır. Bu ayda semanın (cennetin) kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve Allah’a karşı gelen azgın şeytanlar bağlanır. Bu ay içinde öyle bir gece vardır ki, bin aydan daha hayırlıdır. Bu gecenin faziletinden mahrum kalan (bin ayın faziletinden) mahrum kalmış olur.” (Nesâî, Sıyâm, 5)
“Ramazan ayı size bereketiyle geldi, Allah o ayda sizi zengin kılar, bundan dolayı size rahmet indirir, hataları yok eder, o ayda duaları kabul eder. Allah Teâlâ sizin (ramazan ayındaki ibadet ve hayır konusunda) birbirinizle yarış etmenize bakar ve meleklerine karşı sizinle övünür. O hâlde iyilik ve hayırdan yana Allah Teâlâ’ya kendinizi gösteriniz. Ramazan ayında Allah’ın rahmetinden kendisini mahrum eden kimse bedbaht kimsedir.” (Heysemî, Mecmau’z-zevâid, III, 344)
9