Ramazan Sabır ve Şükür Ayıdır

Müslüman, hayatını sabır ve şükür dengesi üzerinde yaşayan insandır. O, Rabbinin kendisine verdiği nimetler için şükrederken karşılaştığı zorluk ve imtihanlara da sabreder. Ramazan ayı müminin bu sabrını kuvvetlendiren, onun karakterini ve kişiliğini perçinleyen bir özelliğe sahiptir. Bu yüzden Allah Resûlü “Oruç sabrın yarısıdır.” (İbn Mâce, Sıyâm, 44) buyurmuştur. Oruçlu olduğu süre içerisinde açlığa, susuzluğa karşı direnen, yeme içme imkânı olduğu hâlde bunlardan uzak duran, sadece Allah rızasını gözeterek nefsini terbiye eden kişi, sabredenler arasındadır. Sadece bedenini muhafaza eden değil aynı zamanda dilini haramdan, gıybetten ve kötü sözlerden koruyan; kalbini bencillik, hırs ve kıskançlıktan arındıran ve her türlü günahla arasına mesafe koyarak bunlara karşı sabırlı davranan kişi gerçek anlamda oruçludur. 
Tuttuğu oruç vesilesiyle çeşitli nimetlerden uzak duran insan kısa süreliğine de olsa, bu nimetlerden yoksun kalanları biraz olsun anlamış olur. Bir lokma ekmeğe muhtaç olan, bir kova suya ulaşabilmek için kilometrelerce yürümek zorunda kalan, en temel ihtiyaçlarını dahi görmekten aciz nice insanla aynı dünyada yaşadığının farkına varır. Oruç, insana kendisini sorgulamayı öğretir. Kendisine verilen sayısız nimete ne kadar şükrettiği, Rabbinin sayısız ikramlarına yeterince teşekkür edip etmediği kişinin oruç vesilesiyle sorduğu sorular arasındadır. Böylece kişi, sabır ve şükür arasında nerede durduğunun farkına varır; kulluğunu, insanlığını sorgular. Sabra, şükre ya da isyana veya tahammülsüzlüğe ne kadar yakın olduğunun hesabını yapar. Ramazan bu nedenle bizi kendimize döndüren, kendi içimizde yolculuğa çıkaran, kendimizi sınamamızı sağlayan bir fırsattır. Üstelik ömrümüze bu fırsatlardan kaçını sığdırabileceğimiz de belli değildir. 

6