Sevgi Dolu Bir Aile Bireyi

“Nikâh benim Sünnetimdendir.” (İbn Mâce, Nikâh, 1) diyen Hz. Peygamber (s.a.s.) ümmetini evlenip yuva kurmaya teşvik etmiş, samimi ve huzur dolu aile yaşantısıyla onlara örnek olmuştur. Kişinin aile bireylerine karşı sorumlulukları olduğunu hatırlatmış, bakmakla yükümlü olduğu kişileri ihmal etmenin Allah katında vebalinin ağır olacağını bildirmiştir. Bununla birlikte aşırı harcamaları da hoş görmemiş, kendisi de gösterişten uzak sade bir yaşantıyı tercih etmiştir. 
Yeme, içme, giyinme, barınma gibi temel ihtiyaçların yanı sıra huzurlu bir aile yaşantısı için gerekli olan sevgi, saygı, ilgi ve anlayışın hâkim olduğu evinde Hz. Peygamber, ailenin her bireyiyle sıcak ilişkiler kurmayı önemserdi.  Bunun için onlara özel zaman ayırarak kendilerine değer verdiğini hissettirir, istek ve beklentilerini dikkate alırdı. Aile üyelerinin kişinin üzerinde hakları olduğunu vurgular, onlarla yakından ilgilenmenin önemine dikkat çekerdi. Bu nedenle devamlı ibadet ederek ailesini ihmal edenleri uyarmış, ibadet maksadıyla dahi olsa aileyi ihmal etmenin Sünnet’e aykırı olduğunu bildirmişti.
Mümin erkeklerden eşlerine karşı iyi davranmalarını isteyen Peygamber Efendimiz, onları kötülemek, aşağılamak, dövmek gibi davranışlardan uzak durmalarını isterdi. İlişkilerde hoşgörülü ve yapıcı olmayı salık verir, “En hayırlınız ailesine en güzel davranandır.” (Tirmizî, Menâkıb, 63) anlayışıyla hareket edilmesini tavsiye ederdi. Bütün bunları kendi yaşantısıyla gösterirdi. Peygamber Efendimizin dinî, kültürel, politik vb. sebeplerden ötürü birden fazla eşi vardı. Onların arasında adaleti gözetmeye dikkat eder, her birine eşit zaman ayırırdı. Sevgisi, saygısı, ilgisiyle her birine değer verdiğini hissettirir, görüşlerini önemser ve sorunlarıyla yakından ilgilenirdi. Maddi ve manevi tehlikelere karşı koruyup gözeterek onlara güven verirdi. Gergin durumlarda serinkanlı davranıp meseleleri olgunlukla çözümler, eşleri kendisini üzdüğünde dahi onlara kırıcı sözler söylemez, kötü bir davranış sergilemezdi. Eşlerine nezaket ve zarafetle yaklaşan Peygamber Efendimiz, evin hizmetiyle de ilgilenir, eşlerine yardımcı olurdu. Eşlerine duyduğu sevgi ve muhabbeti göstermekten çekinmeyen Hz. Peygamber, vefat eden ilk eşi Hz. Hatice’yi de büyük bir özlemle anardı. Onun yakınlarını ve sevdiklerini gözeterek eşinin hatırasını yaşatır, çocuklarının annesi olan o güzel insanın kendisi için ne kadar kıymetli olduğunu sık sık dile getirirdi.
Hem öksüz hem de yetim büyüyen Allah Resûlü, baba olmanın en güzel örneğini sergilemişti. Kızı Fatıma geldiğinde ayağa kalkıp elini tutması, sonra da onu kendi yerine oturtması çocuklarına verdiği değerin ve onlarla kurduğu sıcak iletişimin en güzel örneğidir. Çocuklarını şefkat ve merhametle sarmalayan bu eşsiz baba onları mutlu etmeyi çok severdi. Azarlanmalarını istemez, onları uyaracağı zaman da yumuşak bir üslup kullanırdı. Bununla birlikte “Hiçbir anne baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.” (Tirmizî, Birr, 33) diyen ümmetin peygamberi, kendi çocuklarının terbiyesine de oldukça özen gösterirdi. Dinî vazifelerini yerine getirmeleri konusunda hassasiyet gösterir, hatırlatmalarda bulunurdu. Aynı şekilde torunlarını da çok sever, onları öper, kucaklar, gezdirir ve kendileriyle oyunlar oynayıp gönüllerini yapardı. On tane çocuğu olup birini bile öpmediğini söyleyen bir adama “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” (Buhârî, Edeb, 18) diyen Resûlullah bu tavrıyla, bir babanın, bir dedenin, bir ebeveynin çocuklarına nasıl davranması gerektiğini ortaya koyuyordu.

16