Sorumluluk Sahibi Bir Toplum Üyesi

Allah Resûlü, güzel ahlakı ve güçlü karakteriyle içinde yaşadığı toplumun bir ferdi olarak herkesle samimi ilişkiler kurmuştur. Bütün insanların Hz. Âdem’den geldiğini ve onun da topraktan yaratıldığını vurgulamış, kendi yaşantısını da bu anlayış üzerine bina etmiştir. Dini, sosyal statüsü, cinsiyeti ne olursa olsun herkese bir insan olarak kıymet vermiş ve verdiği değeri göstermekten de çekinmemiştir. 
Allah Resûlü bağırıp çağıran, kaba biri asla olmamış, en saygısız davranışlara bile olgunlukla karşılık vermiş, kimseyi incitmemiştir. Biriyle konuşurken o yüzünü dönmeden dönmeyecek, elini tutan kimse bırakmadan elini çekmeyecek kadar hassastı Resûlullah. Kimsenin kusurunu aramaz, topluluk içerisindeki uyarılarını isim vermeden yapardı. Ahiret günü, insanlara kötülük eden ve onların hakkına girenlere ibadetlerinin fayda vermeyeceğini bildirir, iyiliği yaygınlaştırmaya gayret ederdi. Kötülükten ve zulümden sakındırır, bunun ahiretteki cezasının çok ağır olacağına dikkat çekerdi. Selamlaşma, hediyeleşme gibi insanların arasındaki kaynaşmayı, sevgi ve muhabbeti pekiştirecek davranışları tavsiye ederdi. Aksine kin ve nefrete, ayrışmaya yol açan dedikodu, iftira, haset gibi kötü fiillerden menederdi. İnsanların küskün kalmalarını doğru bulmaz, kendisi de affetmeyi severdi. Kendisine, yakınlarına ve din kardeşlerine kötülüğün her türlüsünü reva gören Mekke müşriklerine, şehrin fethedildiği gün “Haydi gidin, hepiniz serbestsiniz.” demişti. Şahsi bir anlaşmazlığı kine dönüştürüp intikam peşinde olmayı asla benimsemez, fakat İslam dinine karşı yapılan hataları affetmezdi. 
Resûlullah, kendi ailesinden başlayarak akrabaları, hizmetlileri, komşuları, arkadaşları, din kardeşleri ve toplumun diğer kesimlerine kadar genişleyen halkada herkesle iyi ilişkiler geliştirmişti. Oyunlarına katılıp şakalaştığı, bazen kucağına alıp bazen dizine oturttuğu ve kendilerine özel duada bulunduğu çocuklara “yavrucuğum” hitabıyla seslenen şefkatli bir insandı o. Gençleri yüreklendiren, yeteneklerini keşfetmelerine ve kendilerini her yönden geliştirmelerine destek olan bir rehberdi. Akrabalarıyla güçlü bağlar kuran, hizmetinde bulunanlara “öf” bile demeyen, dostuna sadakat gösteren ve tüm din kardeşlerine samimi davranan bir peygamberdi. Cömert ve yardımseverdi. Başka dinlere mensup insanların da adaletine itimat edip kendi iç meselelerinde hükmüne başvurduğu ve emanetlerini teslim ettiği güven timsali biriydi. Herkesin hakkını korur ve her bireye karşı sorumluluklarını en güzel şekilde yerine getirirdi. Dosdoğru ve güvenilir oluşu, güler yüzü, engin hoşgörüsü, tatlı dili ve nazik tavırlarıyla toplumun her kesimi tarafından sevilen ve saygı duyulan bir kişiydi.
Güçlü iletişimi ve insan ilişkileri sayesinde Allah Resûlü, “Beni her gördüğünde mutlaka yüzüme gülümserdi.” diyen Cerîr b. Abdullah gibi (Buhârî, Edeb, 68) kendisini tanıyan herkesin hatırasında güzel izler bırakmıştı. Kadını erkeği, genci yaşlısı herkes ona olan hayranlığını dile getirmiş, birçok kişi İslam’ı bundan dolayı kabul etmişti.  

17