Sosyal Güvenlik ve Dayanışmayı Gerçekleştirmek

Zekât, kişisel ve toplumsal arınmaya vesile olmanın yanı sıra, toplumda sosyal dayanışma ve sosyal güvenliğin sağlanmasında üstlendiği rol ile sosyal bünyenin sağlıklı bir şekilde gelişmesine de katkı sağlar. Çünkü ihtiyaç sahipleri, kimsesizler, miskinler, borçlular, yolda kalmışlar zekât vasıtasıyla korunup desteklenmekte, böylece onlara sosyal güvence sağlanmaktadır.
Toplum içerisindeki fertlerin karşılaşabilecekleri sıkıntılı durumlarda ya da maruz kalabilecekleri felaketlerde de zekât bir güvence olarak işlev görür. Şüphesiz bu gibi durumlarda sigorta sistemleri görevlerini icra etmektedirler. Ancak zekât ile sigorta kuruluşları amaç ve misyon bakımından birbirinden farklıdırlar. Çünkü sigorta sistemlerinde ödemeler sigortaya yatırılan prime göre yapılmakta, zararlar ise önceden sözleşmede belirtilen oranlarda karşılanmaktadır. Sigorta yoksa herhangi bir ödeme yapılması ya da zararın karşılanması söz konusu olmamaktadır. Zekâtta ise, karşı tarafın önceden ödemede bulunma ya da prim yatırma gibi bir zorunluluğu söz konusu değildir. Yardım ve destekler tamamen Allah rızası için ihtiyaç sahiplerine veya felakete maruz kalanlara karşılıksız olarak yapılır. Kısaca ifade etmek gerekirse İslam, bir taraftan meşru yollardan çalışmayı, kazanmayı ve üretmeyi esas alırken, diğer taraftan da başta zekât olmak üzere çeşitli yardım vasıtalarıyla ihtiyaç sahiplerine maddi destek sağlanmasını öngörür. Bu bakımdan İslam’da zekât, bir yönüyle sigorta sistemlerine ait fonksiyonları yerine getirme potansiyeline de sahiptir. 

67