Yeryüzünde İlk Kurban Hikâyesi

Hz. Âdem’in iki oğlu Hâbil ve Kâbil’in hikâyesini bilmeyen yoktur. Hani ikisi de Allah’a birer kurban sunmuştu da birininki kabul edilmiş, ötekininki kabul edilmemişti. Samimi olmadığı için kurbanı kabul edilmeyen Kâbil, Hâbil’e “Seni öldüreceğim.” dedi. Kardeşinin tehdidi karşısında Hâbil, kendinden emin bir şekilde “Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder.” diye cevap verdi. Kardeşi onu öldürmek için kendisine elini uzatsa da Hâbil elini ona asla uzatmayacaktı. “Ben Âlemlerin Rabbinden korkarım.” dedi. Samimiyeti ve dürüstlüğüne rağmen Hâbil, öldürülmekten kurtulamadı. Böylece yeryüzünde ilk kan, kardeş eliyle döküldü. (Mâide, 5/27-31; Buhârî, Enbiyâ, 1)
İki kardeşin kurbanları,  aynı zamanda en büyük imtihanları oldu. Kıskançlık duygusuna kapılarak nefsine yenik düşen Kâbil, gönülsüzce hazırladığı kurbanıyla Rabbine yaklaşmak bir yana, işlediği cinayetle Allah katında en büyük günahlardan birinin önünü açmış oldu. Cinayetin ardından kardeşinin cesedini nasıl gizleyeceğini bile düşünemeyecek hâldeydi. O esnada yeri eşeleyen bir karga gördü. Karga ona cesedi nasıl gömeceğini göstermek üzere Allah tarafından gönderilmişti. Kâbil kargadan daha aciz olduğunu anladığında artık çok geçti. Pişmanlığı fayda vermeyecekti kendisine. Çünkü bir insanı öldürmenin Allah katında bütün insanları öldürmekten hiçbir farkı yoktu. Bu kötü işi başlattığı için bundan böyle yeryüzünde işlenen her bir cinayetin günahından Kâbil’e de yazılacaktı.
İki kardeşin hikâyesi o günden bugüne insanlığa verilen en güzel mesajlardan biri oldu. Rabbine samimiyetsizliğinin, öfke ve kıskançlığının kurbanı olan Kâbil, Yüce Allah katında takvası kadar değerli olduğunu görememişti. Öldürmekle tehdit ettiği kardeşi Hâbil’in “Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder.” sözünü işitip idrak etmekten bile acizdi. O, samimi bir kul olmaktansa nefsinin isteklerine boyun eğmişti. Geçici dünya nimetleri uğruna Rabbinin rızasından vazgeçmişti. 

3