Rol Modelimiz: Hz. Muhammed

En Güzel Öğretmen ve Mükemmel Bir Rehber

Yirmi üç yıllık peygamberliği süresince Hz. Muhammed, İslam dininin emir ve yasaklarını, inceliklerini, nasıl yaşanacağını ayrıntılarıyla öğretmiştir. Bu doğrultuda o inananlara, Yüce Allah’ın nasıl bir ilah olduğundan dünya hayatının anlamına, iman esaslarından ibadetlere, en yüksek ahlaki değerlerden en basit gündelik işlere kadar hayatın her alanını kuşatan bilgiler sunmuştur. “Kendi aranızdan, size ayetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik.” (Bakara, 2/151) ayeti onun bu yönüne işaret eder. 
“Ben ancak öğretmen olarak gönderildim.” (İbn Mâce, Sünnet, 17) diyen Peygamber Efendimiz, bu görevini sabır ve hoşgörüyle yerine getirmiştir. En kutsal mekânlarda, en önemli ibadetlerin yerine getirilmesinde dahi bilgi eksikliğinden kaynaklanan hatalara sert tepkiler vermemiş, yapılan işin yanlışlığını güzellikle anlatmıştır. Örneğin toprak zeminli mescidde tuvalet ihtiyacını gideren bir bedeviyi kızmadan uyarmış, bu davranışı öfkeyle karşılayanları sakinleştirmiştir. (İbn Mâce, Tahâret, 78) Bir başka seferinde de cemaatle namaz kılındığı sırada aksıran birine “Yerhamukallah/Allah sana merhamet etsin.” diyen kişiye ise cemaat tepki gösterirken o, şöyle demiştir: “Bu, namazdır. Namaz kılarken konuşulmaz. Namaz, tesbih, tekbir ve Kur’an okumaktır.” (Müslim, Mesâcid, 33) Dini öğretmek üzere görevlendirdiği kişilere “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin!” diyen (Buhârî, Cihâd, 164) Hz. Peygamber, daima bu prensiple hareket etmiş, ilahi mesajları müminlere “bir babanın evladına öğrettiği gibi” şefkat ve samimiyetle öğretmiştir. Çocuklara ve gençlere öğretirken daha şefkatli davranmış, onları uyarması gerektiğinde kendilerini incitmeden fakat doğruları anlayacakları şekilde konuşmuştur. Zorlayıcı bir tavır sergilemek yerine hatalarını fark ederek doğru olana kendi tercihleriyle yönelmeleri için gayret sarf etmiştir. Bu doğrultuda zina etmek isteyen bir gence aynı şeyin kendi annesi ve kız kardeşi için düşünülmesi hâlinde ne hissedeceğini sormuş, böylece gence bu fiilden ebediyen uzaklaşmasını sağlayacak bir bilinç yerleştirmiştir. (İbn Hanbel, V, 256-257)
İnsanlara hitap etmek için en uygun zamanları gözleyen Allah Resûlü, sürekli vaaz ederek onlara bıkkınlık vermekten kaçınırdı. Onların hazırbulunuşluklarını dikkate alır, kendisine yöneltilen sorulara muhatabının karakterine ve durumuna uygun düşecek çözümler sunardı. Toplu ibadetlerde herkesin durumunu gözetir, cemaatle namaz kıldırırken küçük bir çocuğun ağlamasıyla annesinin duyacağı rahatsızlığı düşünerek namazı kısa tuttuğu olurdu. Toplum içerisinde kimseyi rencide etmez, ciddi bir hata gördüğünde “Bazı kimselere ne oluyor ki…” diye isim vermeden söze başlayarak yanlışa odaklanır ve gerekli uyarıları yapardı. Yumuşak bir üslup kullanan Hz. Peygamber tane tane açık seçik konuşur, gerektiğinde sözlerini tekrar ederdi. Beden dilini iyi kullanır, muhataplarıyla sıcak bir iletişim kurardı. Bazen konuşmasına bir soruyla başlar, bazen kıssa anlatır bazen de anlatımını örnekler veya görsel öğelerle zenginleştirirdi. Böylece vermek istediği mesajları çarpıcı bir şekilde anlatmaya gayret ederdi. “Benim nasıl namaz kılar olduğumu gördünüz ise, öylece namaz kılınız.” diyen (Buhârî, Ezân, 18) Kadın, erkek, genç, yaşlı herkes ona dilediği soruyu yöneltebilirdi. Huzuruna gelenler; ilim ve hikmete susamış olarak girerler, kanmış ve doymuş olarak ayrılırlar ve hayra yol gösterici olarak çıkarlardı.
Böylece müminin hem dünyasını hem ahiretini güzelleştirecek her türlü bilgiyi veren Sevgili Peygamberimiz tıpkı ibadetlerde olduğu gibi, dinî değerlerin, emir ve yasakların uygulamasını da bizzat kendi hayatında yaşayarak göstermişti. Bu sayede kalıcı bir eğitim verdiği ashabıyla birlikte ilim ve medeniyetin öncüsü olan örnek bir toplum oluşturmayı başardı. 

13