ZEKÂT NEDİR?
Sözlükte “artma, çoğalma, temizlik, bereket, iyi hâl ve övgü” anlamlarına gelen zekât, dinî bir terim olarak, belirli bir malın bir kısmının Allah rızası için “belirli kişilere” verilmesi demektir.
Bütün semavî dinlerde muhtaç insanların korunması teşvik edilmiş, ayrıca buna yönelik ilahi tedbirler alınmıştır. Zekât da bu doğrultuda emredilen bir ibadettir. (Beyyine, 98/4-5) Tevrat’ta yabancılara, öksüzlere ve dul kadınlara zekât verilmesinin gerekliliği vurgulanmış, (Kitâb-ı Mukaddes, Tesniye, 26/12; Kitâb-ı Mukaddes, Levililer, 27/30) İncil’de zekât vermenin ahlaki görevler gibi gerekli olduğu anlatılmıştır. (Kitâb-ı Mukaddes, Luka,11/42)
Kur’an-ı Kerim’de İsrail-oğulları’nın zekât vermekle yükümlü tutuldukları,(Bakara, 2/83; Mâide, 5/12)
Hz. İbrahim, Hz. İshak, Hz.
Yakup ve Hz. İsa gibi çeşitli peygamberlere de ze-kât ibadetinin emredildiği
bildirilmiştir. (Enbiyâ, 21/72-73; Mer-yem,19/31) Yine müşriklerden söz edilirken, “…Fakat tövbe edip, namazı kılar ve zekâtı verirlerse, artık onlar sizin din kardeşlerinizdir.” (Tevbe, 9/11) buyrularak zekât ibadetinin Müslümanlığın belirleyici unsurlarından biri olduğuna dikkat çekilmiştir. Hz. Peygamber de, “ İslam beş esas üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şahitlik etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekât vermek, Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.” (Müslim, Îmân, 21) hadisiyle zekâtın İslam’ın beş temel esasından biri olduğunu ifade etmiştir.
Zekât ibadeti, hicretin ikinci yılında Medine’de farz kılınmıştır. Kur’an-ı Kerim’de “Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin...” (Bakara, 2/43, 110), “Onların mallarından, kendilerini temizleyeceğin, arıtıp yücelteceğin bir sadaka al ve onlar için dua et; çünkü senin duan onlara huzur verir. Allah işitendir, bilendir.” (Tevbe, 9/103) buyrulmaktadır.
Zenginin yerine getirmekle yükümlü olduğu zekât ibadetinin Yüce Allah katında kabul olması için zekât verecek ve alacak kişi ile zekât olarak verilecek malda bulunması gereken bazı şartlar bulunmaktadır.
1